Yeni Yıla Girerken Tüketici Mutsuz ve Umutsuz
Yeni yıla girerken…
“Yılsonu yaklaşırken hız kesmeyen zamlar, tüketicinin yeni yıldan beklenti ve umutlarını kesmiş durumda.”
TÜKETİCİ MUTSUZ ve UMUTSUZ
“Ekonomide en önemli unsur, tüketicinin alım gücüdür. Ekonomi, tüketicinin talepleri doğrultusunda sunulan arzın yarattığı eylemler bütünüdür. Kısacası, ekonominin asıl öznesi tüketicidir. Ancak ekonomideki olumsuz gelişmelerden en çok etkilenen de tüketicidir.
Tüketicinin alım gücü iyice düşmüş ve düşmektedir.
Faizin düşürülmesinin sonuçlarıyla birlikte yükselen dolar kuru tüketicinin belini bükmüştür.
Kasım’da Tüketici Güven Endeksi son yılların en düşük seviyesinde, yüzde 71,1 olmuştur.
Gıda fiyatları salgın nedeniyle son bir yılda dünyada yüzde 32,8 civarında, TÜİK’e göre Türkiye’deki son bir yıllık artışla, yüzde 27, 41… Fakat, bağımsız araştırma kuruluşlarının ve tüketici STK’larının yaptığı araştırma ve tespitlerle, ülke tüketicimizin cebinden eksilen, dünya oranının bile çok üstündedir.
TÜİK’in rakamlarıyla enflasyon, Kasım’da yüzde 3,51; yıllık 21,31.
(Verilerin, hangi market alışverişine göre yapıldığını bilmemekteyiz. Ne yazık ki yıllardır tüketici adına, TÜİK yetkililerinden bu ucuz alışverişin kaynağını soruyor, öğrenemiyoruz.)
Bir yıl içinde yağ, tavuk, bakliyat, un, süt, şeker, yumurta vb temel tüketimdeki enflasyonun ne kadar olduğunu ‘kağıttan okumayın’, tüketiciden sorun.
Tüketici, cebindeki erimenin oranını gayet iyi biliyor. Tüketicinin gizlisi saklısı yok, hangi marketlerden günlük alışverişini yaptığı ortada; en ucuzun arayışında, parasını yetirme telâşında…
Görünen köy kılavuz istemez…
Geçtiğimiz Temmuz ayında tüketici Stk’ları da ekonomistler de fiyatlara yansıtılmayan yüksek üretim enflasyonun Eylül ayından itibaren iğneden ipliğe tüm tüketim kalemlerine yüksek oranda yansıyacağı uyarısını yapmışlardı.
Açıkçası bu zamlar, biz ve aklı selimler için sürpriz değil, beklenen bir gelişmeydi.
Kiradaki ve gıdadaki fiyat artışı, faturalar şu an tüketiciyi en çok mağdur eden ve en önemli, en büyük gider kalemleridir.
Okulların açılmasıyla artan masraflar, üniversite öğrencilerinin yurt veya kira taleplerindeki artışlar ‘rutin'(?) Eylül zamlarına pandeminin birikmiş zamlarını da ekledi ve tetikledi. Tüketiciler, özellikle Ağustos’ta yükselişe geçen enflasyon ve geçim derdiyle boğuşuyor.
Yılsonu yaklaşırken hız kesmeyen zamlar, tüketicinin yeni yıldan beklenti ve umutlarını da kesmiş durumda.
Ülkedeki yoksulluk sınırı 10 bini, açlık sınırı 3 bini aşmışken yeni yıl için belirlenmeye çalışılan asgari ücretin ne kadar arttırılacağına adeta ‘kitlendik’ bekliyoruz. Kitleler, yeni asgari ücret yoksulluk sınırının yarısına bile ulaşsa sevinecek. Ancak görünen o ki, zamlarla en geç birkaç ay içinde o da yetersiz kalacak.
Doğalgaza, elektriğe üst üste yapılan son zamlarla enerji faturaları aile bütçelerine ekstra yük oldu. Ama doğalgaz ve elektriğin önümüzdeki kış aylarında çok daha fazla can yakacağını görebiliyoruz.
2021 yılında akaryakıt ürünlerinde pompa fiyatlarına yansıyacak şekilde defalarca yapılan zamlar…
Doğalgaza her ay yapılan yüzde birlik ve dahası zamlar ve üreticinin kullandığı doğalgaza yapılan zamların tüketiciye yansıyan kaçınılmaz zamları…
Evet, bizler dolarla maaş almıyoruz ama fırından aldığımız ekmeğin unu, üretirken kullandığımız enerjinin fiyatı girdi bazında dolarla olduğu için son kullanıcı olan biz tüketiciler, ekmeğe dahi sürekli dolar bazında ödeme yapıyoruz.
Sene başında 1,5 lira olan ekmek önce 2,5 lira şimdiyse 4-5 lira terennümleri altında kısa zamanda 3- 3,5 lira oldu.
En temel besin maddesi kuru ekmeğin, ülkemizdeki pek çok ailede ‘karın doyuran tek besin’ olduğu bilinmektedir. Hal böyleyken, başta ekmeğe yapılan yüksek orandaki zam ve diğer temel gıdalardaki zamlar tüketicinin temel gıdaya erişimini zorlaştırmış, yetersiz beslenme sağlık sorunu oluşturabilecek düzeye gelmiştir.
Simit 4 lira!
Yarım simit satışları, ekonomide bir şeylerin ters gittiğinin tabandaki en büyük göstergelerinden biridir. Keza, mevsimi olmasına rağmen, pazarlarda satılmaya başlanan çeyrek lahana, dallarına ayrılarak satılan karnabahar da bize tüketicinin alım gücünün ne kadar düştüğünü kanıtlamaktadır.
Dolar kuru, kuruttu…
Dolar kurunda yaşanan artış, yüksek faiz ve vergi oranları nedeniyle otomobil fiyatları dört yılda yüzde 200’den fazla arttı. Aynı şekilde, ev fiyatları ve kiraların yanından geçilmez oldu.
İkinci el otomobillerin dahi fiyatları astronomik boyutta. Yeni otomobil almak artık hayal…
Vergi ve cezalar…
Özel tüketim vergisi (ÖTV) damga vergisi, katma değer vergisi, banka ve sigorta muamele vergisi, gümrük vergisi ve özel iletişim vergisi gibi dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payı OECD ülkelerinde yüzde 30’larda iken, Türkiye’de bu oran yüzde 70’ler seviyesindedir.
Malların ve hizmetlerin üzerinden dolaylı şekilde tahsil edilen bu vergilerin külfeti de tüketiciye çok ağır ek yük olmaktadır.
Tüketici stkları olarak bazı lüks tüketim ürünleri üzerinden alınan yüzde birlik KDV’nin adil olmadığını, temel gıdalarda, su vb. kullanımı mecburi ihtiyaçlarda KDV nin sıfırlanması gerektiğini, elektrik ve doğalgazda da KDV indirimini yıllardır ve ısrarla talep ediyor, ancak karşılık alamıyoruz.
Pırlantanın da, unun da KDV’sinin yüzde 1 olması hakkaniyete ve adalete sığmıyor. “Sığar.” diyene de vicdani retle cevap veriyoruz.
Yeni yıla sarkan bir başka umutsuzluk da vergi ve ceza oranlarındaki artıştır. Bilindiği gibi artış, maaşlara uygulanacak TÜFE oranında değil, ÜFE oranında olacak. Yani yüzde 36,20!
Türk lirasındaki değer kaybı…
Yıl içindeki Türk lirası değer kaybı yaklaşık, yüzde 45… Tüketiciye olumsuz etkisi yüzde 45’ten çok daha fazla.
Çözüm, ‘üretmekte ve ticarî ahlakta’…
Üretmeyen, dışa bağımlı bir ülkenin enflasyon oranının düşük olması mümkün değildir. Yatırım ve üretimin olmadığı bir ülkede doların/dövizin ülke para birimini ezip geçmesi kaçınılmazdır.
Tarım, ülkeyi besler konuma gelmeli.
Temel gıdanın ülkeye yetebilmesi, ihraç edilebilir duruma gelmesi için doğru tarım politikalarına ihtiyaç var.
Tarımda, üretim girdilerinin düşürülmesi, teşvikler, doğru tarım uygulamaları ve ürünün kayıpsız değerlendirilmesi için gereken yatırım ve desteklerin mutlaka sağlanması, çiftçinin mesleki eğitimi şarttır.
Ürünün, tüketiciye en az aracıyla ulaştırılması, kooperatifçiliğin yaygınlaştırılması, hem üretici hem tüketici için doğru ve değerli bir çalışma olacaktır.
Ticarî etik kurullarının odalarca oluşturulması, mesleki iç denetim…
Ticari kurum ve kuruluşların, “kâra ar olmaz” yerine, kârdan ‘azıcık zararı’ göze alıp, içinde bulunduğumuz zor dönemde tüketici tarafgirliği yapması bu ülke ve insanı için boynunun borcudur.
Yetkililerin piyasadaki fahiş fiyat artışlarını takip etmesi, bu gibi artışlarda yetkilerini tavizsiz uygulaması elzemdir.
İnsan onuruna yakışan bir yaşam için…
Yaptığımız tüm basın açıklamalarında TÜSED olarak, gelişmelerin takipçisi, tüketicinin sesi olacağımızı defalarca beyan ettiğimiz şekilde ve kararlılıkla son zamlarla alım gücü düşmüş tüketicimizin, insan hakları ve tüketici hakları kapsamında insani yaşam şartlarına ve standartlarına kavuşturulmasının sağlanmasını, kendini gerçekleştirebilmesi için gereken uygun fiziki, iktisadî, sosyal imkanlara erişebilmesi için gereğinin yapılmasını yetkili ve ilgili makam ve kişilerden talep etmekteyiz.”
TÜSED Başkanı
Güldeğer Gökçek Varol